Aktütün Karakolu'na düzenlenen hain saldırının ardından 12 gün geçti. 17 evladımızı kaybettiğimiz o menfur olaydan sonra kabaran duyguların yerini sağduyunun alması gerekiyordu. Maalesef öyle olmadı.

Her gün sinirler biraz daha gerildi, moraller biraz daha bozuldu. Şimdi oturup bu noktaya nasıl geldiğimizi düşünmemiz gerekiyor.

Bilmek gerekiyor ki 'bir avuç eşkıya'nın asker ve polisimize bu kadar pervasız saldırılar düzenlemesi ve gencecik fidanlarımızı şehit etmesi halkı infiale sevk ediyor. Vatandaş haklı. Tamam; terör kalleştir, sinsidir; ama aynı taktiklere aynı senaryolara da boyun eğmemek gerekir. Dağlıca baskını da çok konuşulmuştu. Orada da 12 askerimiz şehit düşmüş, 8 askerimiz kaçırılmıştı. Aktütün Karakolu'nun daha önce de 5 kez saldırıya uğraması ve son saldırıda çok sayıda şehit verilmesi üzüntüyü derinleştirdi. Bu arada gazetelerde 'üç koldan istihbarat alındı'ğına dair haberler yer aldı. Genelkurmay'dan herhangi bir yalanlama yapılmadı. Ardından saldırının 9 gün önce rapor edildiğine dair bilgiler yer aldı basında. Buna da herhangi bir tekzip gelmedi. Ankara'daki dedikodular ayyuka çıktı. Yetkili mercilerin sessizliği devam etti.

Tartışmaların harareti tam sönecekken Taraf Gazetesi Aktütün karakoluna yapılan saldırıyla ilgili tüyler ürpertici bilgi ve belgelere yer verdi. Açık söyleyeyim; gün boyunca Genel Kurmay'dan bir açıklama bekledim. Bir yanım diyor ki bu, Taraf'ın yaptığı bir gazetecilik başarısı. Bir yanım da keşke bunlar gerçek olmasa ve genelkurmay hepsini yalanlasa . Çünkü terörle mücadele mukaddes bir davadır; ihmal kabul etmez. Diyelim ki haber yalanlanamıyor; o zaman da Genelkurmay'dan şöyle bir açıklama gelmesi gerekiyordu: 'Aktütün Karakolu'na düzenlenen saldırıyla ilgili bir gazetede yer alan haberler hakkında inceleme başlatılmıştır' Taraf'ın haberi yayınladığı gün (Salı) insanımızın içine inşirah salacak herhangi bir açıklama yapılmadı. Oysa bütün televizyonlarda bu haber tartışılıyordu. Dün bütün gazeteler (Hürriyet, Radikal ve Yeni Şafak hariç) Taraf'ın haberine geniş yer verdi. Yer vermek zorundaydılar çünkü. Saldırının daha önceden bilindiği, gerekli istihbaratların alındığı, hatta saldırı öncesi görüntü ve fotoğraflara ulaşıldığı vs. belgelerle iddia ediliyordu.

Genelkurmay'dan somut iddialara somut cevaplar beklenirken, en azından 'sorumlular ya da ihmali görülenler hakkında işlem yapılacağına dair' bir beyan beklenirken, Genelkurmay Başkanı çok sert bir üslupla açıklamalarda bulundu. Kışlada asker azarlar gibi medyayı fırçalıyor; hatta tehdit ediyor gibi bir üslupla konuşuyordu Orgeneral Başbuğ. Taraf'taki iddialara cevap veriyor muydu? Maalesef hayır. Oysa kamuoyu önce Taraf'ta sonra bütün gazetelerde yer alan fotoğraf ve görüntüler hakkında ikna edici açıklamalar bekliyordu.

Daha önce de yazmıştım: Her kim gerçekten asker düşmanlığı yapıyorsa vicdanını yitirmiştir; tıpkı polis düşmanlığı yapanlar gibi, aydın düşmanlığı yapanlar gibi... Ancak asker de sonuçta insandır; hata yapabilir, ihmalkârlık yapmış olabilir. Bunun hukuki bir çerçevede inceleme ve soruşturma hatta cezalandırma yolları vardır. Bu yollara başvurmak mümkünken görevini yapan medya mensuplarını suçlu pozisyonuna itmek yanlıştır; zaten kamu vicdanını da teskin etmez…